Her gecenin bir yıldızı, her sabahın bir güneşi olmuyor mu?Kuşlar mesela her mevsim göç edip sonra yuvasına dönmüyor mu,ağaçlar var inkar edebilir miyiz yapraklarını döküp tekrar açmıyor mu?
Doğanın muhteşem dengesine şahit olurken her şeyi yöneten bir zaman kavramı var sizleri de dehşete düşürmüyor mu?
Her geçen zaman diliminde dehşete düşüyorum.Her durum her olay bir süre geçtikten sonra değerini ,o günkü etkisini kaybederken bir yaşam akıp gidiyor ellerimizden.
Bir göz kırpma aralığında yaşayıp gitmişiz gibi, bir solukta her şeyi tüketmişiz gibi..
İnsan bu tükenişte aklını mı korumalı ,kalbini mi..Hepsinin cevabı bir dengede kalabilme olayı sanki.
Uçlarda yaşamayı bir tutam azalttıktan sonra arkası geliyor. Öfke, kızgınlık ,hırs..aşırılıktan başka hiçbir şey ifade etmiyor.
Başarıyı aşırı hırsla zehirlemeyince yaptığın işin tadı kalıyor damağında..Kızgınlık bir nefes alışverişiyle öfkeyi yeniyor ve buna dengelenmek deniyor.
Bazı kavramlar iyi ki var bir durmak, bakmak dinlemek gerekiyor.Kendini yoklamaya aldığın zamanlarda düşünmene sebep oluyor.
Koşmaya daha ilkokul çağından başlayan sınavdan sınava ,mülakattan mülakata koşan neslin çocukları olarak hep bir yerlere bir şeylere yetişmeye çalışan insanlar olduk.Bu koşuşturmada kendimizi dinlemeyi,kendimiz gibi olmayı nasıl unuttuk?
Bu düzende hep bir sonraki adımı hesaplatmayı öğrettiler, gittiğimiz terapistler ise anda kalmayı..
Haydi ayıklama zamanı şimdi pirincin taşını.
Ne diyor Ahmet Haşim;
“Sular sarardı yüzün perde perde solmakta
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta”
…
Zaman insana; aradığını bulmayı,bulduğun anda kaybetmeyi ve her kaybedişin ardından sabırla beklemeyi öğretiyor.İyi bir öğretmen gibi..Öğretmene saygı, kendimize sevgiyle..