Kategoriler
Uncategorized

Bize söz baharlar gelecek..

Dünyanın içinde bulunduğu bu buhrandan kurtulacağımız günleri hepimiz iple çekiyoruz.

Hayatımıza bomba gibi düşen bir virüs ,virüsün adı corona…

Tüm dünya ülkelerinde aynı zamanda sokağa çıkmanın yasaklandığı sokakta olan kişilerin maskesiz olmadığı bir zamandan bahsediyoruz..iş yerlerinin durduğu, restoranların kapalı olduğu..Böyle okuyunca kulağa korkunç ve ürkütücü gelmiyor mu?

Yazarken ve okuduğumda şu an bile beni dehşete düşüren olayı hali hazırda yaşıyor oluşumuza hala inanamıyorum..bir çoğumuz gibi..

Değerini bilemediğimiz çoğu zaman es geçtiğimiz  zamanlarımızın kıymetini kafamıza  vura vura anlattı diyebilirmiyiz peki bu virüs için?

Çevrenizi, tabiatı çok hoyrat kullandınız, siz yokken nasıl temizlendi doğa gördünüz mü mesajı vermiş olabilir mi?

Kendinizi işe güce kaptırdınız bir durup dinlemediniz yanınızdaki eşinizi ,arkadaşınızı sevgilinizi..aile diye bir kavram var evde oturup mutlaka vakit geçirmelisiniz demiş de olabilir..

Hayat fani, her şey gelip geçici gereksiz hırslarınızdan, bayatlamış insan ilişkilerinden sıyrılıp kendinize dönün, bir bakın aynaya siz kimsiniz ne yapmak isterdiniz aslında olmak istediğiniz kişi misiniz sorularını sordurmak istemiş de olabilir?

Empati kurdurmak istemiş, insanları birbirini anlamak için zorlamış olamaz mı?Olabilir tabii.

Karantina döneminde evlerde kaldık..Ev! Şu an düşününce nasıl önemli ..

Kendimize ait ya da kirasını ödeyebildiğimiz bir ev miydi bu?Çalıştığımız fabrika virüsten kapanmadıysa ,akan çatısı tamir olduysa ne âlâ..ama inşaatlarda çalışıyorsanız ve her şey durduysa işler fena..

Okullar kapandı eğitime evlerde devam..eğitim gördüğümüz yer özel okulsa ve bilgisayarımız varsa harika ama eğitim evde bilgisayar yok ise durumlar şöyle böyle..

Karantinadayız eşim ben çocuklarım..bir de ekmek yapmışız kokusu sarmış her yanı işte yuva bu..Peki dayak yiyorsam eşimden ve sokağa çıkma yasağı varsa o yuvanın adı karantina kâbusu..

Evde homeofis çalışıyorsam dışarı çıkmıyorsam durumlar ılımlı, nöbetim varsa ve bakılacak hastalar beni bekliyorsa ,evde kalan çocuğumun özlemi göz yaşı..

Evimize ekmek götüremiyoruz diyen bir halkın isyanı haklı, al şu paketi git akşam güzel bir çay demle tavsiyesi derin bir iç kararması..

Askıda ekmek, askıda su faturası, bugünkü vaka sayısı, ölüm sayısı, rakam tartışması derken birinci yılına giren virüsün zihinlerimizden çıkmayacak ağır tahribat bilançosu vicdanlarımızın bir yerini delip geçiyor..Her geçişte bir iz bırakıyor.

Gelen aşının öncelik sırası ,kime ne kadar fayda sağlar soruları bilinmezliğiyle ,her sevindirici durum sonrası evet şimdi bir mutasyon haberiyle güne devam ediyoruz sesiyle kendimize geliyor umut sıralamasında düşüşler yaşıyoruz..

Bu düşüşler ve maskeler nezdinde söylemek istediğim yine yeniden umut dolacak elbet bize de söz yine baharlar gelecek dünyaya..

Sağlıcakla…

Kategoriler
Uncategorized

Anneliğe…

Bir varmış bir yokmuş önce bir çift çizgiden ibaretmiş sonra bir kalp atışından, gittikçe büyüyen karnından..sonra bir ağlama sesi, kucağına verilişi ,hayata tutunmak için ilk refleksi emmek istemesi..

Bu bir annenin de ilk refleksi değil mi? Emzirmek istemesi..Karnı doymalı, asla üşümemeli ,rahat nefes almalı ve çok iyi bakılmalı..

Annenin dertleri bunlar !Peki toplumun derdi tam olarak nedir?

Sütün var mı? Emiyor mu? Doyuyor mu? Klişelerini geçiyorum çünkü bu sorulara cevapları da toplumun kendisi veriyor..sütün az ,ememiyor aç kaldı bu çocuk..

İkici dalga da  ilk çocuğu kız olanlara..

Kız mı? Olsun ikinci erkek olur..

Asla beklentisi değişmeyecek biricik çevremiz bu topluma bir er kişi kazandırmamız gerektiğini söylüyor.

Anne olmakla olmuyor yani erkek annesi oldun mu?Bunu başarabildin mi?Anlamadığımız bir şekilde buralara evrilmeye çalıştırıyorlar bizi..

Cevap vereyim evrilmeyeceğiz!!!

Bu topluma kız çocuk büyütmekten evet korkuyorum,endişeliyim ama yeni nesil annelerden ümitliyim..Kadınlara çiçek gibi narin davranılmasını öğreten anneler var, evde iş bölümü yapıp görevlendiren erkekliğin ve kadınlığın yalnızca insan  olmakla alakalı olduğunu öğreten anneler var..Elleri öpülesi anne dediğin bu azizim..Cinsiyetçi yaklaşımdan uzak duran çocuklar yetiştirmek..

Peki Üçüncü dalgaya hazır mıyız?

Her şeyin en iyisini, en organiğini, en en en ..en güzelini yapabilen ,her şeye yetişebilen mükemmel anneler.

Çocukları otuz! ay emzirilmiş verilmesi gereken uyku eğitimleri verilmiş, bütün rutinler halledilmiştir.Bununla yetinmeyip asla lohusa bunalımına girilmemiş ve eski doğum kilolarına bir hafta sonra geri dönülmüştür.

Bütün bunları öyle bir anlatırlar ki kendinizi eksik anne hissetmenize neden olurlar.

Hissetmeyin!

Sosyal medya karmaşasında “mükemmel” görünen bir fotoğraf karesinde yolunuzu kaybetmeyin..

Çünkü  dokuz ay kim bilir ne zorluklarla bedeninizde taşıdığınız bu Can’a sizden iyi hiç kimse anne olamaz..

Emziremediğiniz ,belki uyutamadığınız kendinizi her daim bakımsız gibi gördüğünüz anlarınız olacak..

Bu anlarda düşüneceğiniz tek şey Asla Yalnız Değilsin!

Ve bu yolu Yalnız Yürümeyeceksin✊🏻

Annelik yolu uzun ve meşakkatli..Bu serüvende sahip olduğun annelik hissi seni hep doğru yola çıkaracaktır.Yeter ki bu farkında olmadığımız bizi duygusal bir şiddetle baş başa  bırakan toplum baskısına Dur! Diyebilelim..

Her yeni güne sevgiyle başlayan güzel anneler işte bu baskı ve yetersizlik anlarında dahi muhtaç olduğun güç anneliğinde ki koşulsuz sevgide saklı!Sevgine sahip çık ve ona sımsıkı sarıl…

Kategoriler
Uncategorized

Susma..!

Korkma ses ver!

Bir ülkenin marşı bile bu şekilde başlarken bunca haksızlığa susmak neden?

Kadınsın sus, işçisin sus, öğrencisin sus ,küçüksün sen sus da var! Hepimiz yaşadık eminim işimizi kaybetmemek ,düşük not almamak ,aman efendim karakollara düşmemek ve şiddet görmemek için susturulduk..

Kadınların saçının teline zarar geldiğinde dünyanın durması gerekirken, sanıkları aklarken bulduk mahkemeleri.Kaç kampanya başlatıldı sonu bir psikopat yüzünden meçhule giden kadınlarımıza.. ölen kadının biraz şansı varsa  trend topic olup hiç değilse ölümü sonrası katilleri ceza aldı..Bu nedenle susma!

Çocuklarımıza el uzattılar..kıyafetlerini tenine zarar gelmesin diye özel deterjanla yıkadığımız, tırnağı kanamasın diye keserken yüreğimizi hoplattığımız , saçını tararken özel taraklar kullandığımız canlarımıza dokundular..yolda gördüğümüz çocuğa göz kırpamaz olduk ..susma!

Kaderine terkedilmiş kaç mülteci çocuk boğuldu soğuk sularda..geçtim ölmesini soğuk suda kalması bile dondurmadı mı kanımızı..susma!

Gölgemizden korkar hale getirildikten sonra yaşasak ne fayda..bunun adı yaşam olmaktan çıkar itaate seyahate başlarız..

Ne diyor Victor Hugo

“Ruhunu kaybeden dünyayı kazansa  ne çıkar”

Kaybetme..

Biz kelimelerimizi özgürlükten , düşüncelerimizi haklılıktan yana kullandıktan,  sesimizi yükseltmekten korkmadıktan sonra daha sağlam adımlarla yürüyeceğiz bu yolları.

özellikle kadınlar ve anneler kurtaracak bu dünyayı.Bugün sustuğumuz her haksızlıkta çocuğumuzun ayağına taş değecek..

Susma..!

Kategoriler
Uncategorized

Bir Nefes Hayat!

Herkesin haklılığı kendince..ve her birimizin hayatında başrol olma hakkı var kanaatimce.

Sabırtaşlarımızın kıyıya vurdugu ,hayallerimizin kocaman bir balon olup suratımıza patladığı zamanların yanı sıra, adımlarımızın sıklaştığı, koşmaktan nefes nefese kaldığımız günlerimiz olmadı mı sanki?oldu pek tabii😉

Yüzümüze kapanan kapıları,yürünen dikenli yolları,etrafa saçıp durduğumuz boş şişeleri kenara bıraktığımız zamanlarda “elde kalıyor hayat! “ Bu hayatla ister yeni bir öykü yazar istersek yeni bir kahraman oluştururuz.

İşte öyküleştirdiğimiz bu hayatta yapılacak üç şey var.Kendini sevmek,kendini sevmek ve son olarak kendini sevmek..

Tahmin ediyorum ki kimsenin eleştirmediği kadar kendimizi eleştirip sonra bize güzel bir yol açması için büyülü kapılar bekliyoruz!!!Bir insan kendine bunu neden yapar? Zincirlerinden kurtulmak için önce kendini sonra çevreni affetmekle başlamalısın işe ..Çünkü affetmek zihinsel özgürlüğün birinci kuralı.

Kendini sevmek ve affedici olmakta ısrarcı olduğumuzda zorlanmaması gereken kapıları çalmayı bırakıyoruz önce, sükûnetle aldığımız derin nefeslerimizi vererek karışıyoruz hayatın içine..

Sükûnet umudu,umut yaşam sevincini doğuruyor bu bir gerçek ve ben bu gerçekliğe ulaşmak için sarfedilen çabada herkese hak veriyorum herkese.

Ah hayat yaşaması güzel,gülümsemesi güzel ,bir nefes kadar hayat işte!Bu nefesi harcamak için güzel bir ömür diliyorum herkese..

Kanlıca (ocak/2020)