Kategoriler
Uncategorized

Henüz Vakit Varken

Diyor ki şair;

Gizli bahçenizde
açan çiçekler vardı,
gecelerde ve yalnız.
Vermeye az buldunuz
yahut vakit olmadı…(behçet necatigil)

Birine söyleyemediğimiz sevgi cümleleri, atamadığımız kahkahalar ,yürüyemediğimiz yollar ,izleyemediğimiz filmlerde kalmasın aklımız.

Kalır çünkü! Sevdiğini  söyleyecek kişi kalmadığında kelimeler boğazında düğüm kalır, gülünecek şey geçip gittiğinde elinde hüzün kalır ..

Kibir mi , düşüncesizlik mi, zaman yaratmamak belki bilmiyorum hepimizin ertelediği bir hayat bu..Az sonra ararım ,yarın yanına giderim diye diye sesini duymadığımız ne çok kişi var hayatımızda bir düşünün.

Hepimiz haklıyız ,o muhteşem hayatlarımızda o denli yoğun o denli bir beş dakikamız yok birbirimize ayıracak öyle mi?

Gün 24 saat ! Ve  beş dakika iyi bir dost sesi duymak için ideal süre..Kandırmayalım birbirimizi.

Hayat  dediğin şey yarım yamalak yaşanacak bir ömür değil olmamalı..Gönlüm yarenine , sesim türküsüne ,gözlerim en güzel dizeye doymalı..

Kalbinin derinliklerinde gizli tutulan sevdaları okuyarak büyümüş neslin çocukları olarak, ertelememek üzerine izlediğimiz onlarca Türk Filmlerinden bunları öğrendik biz.

Her anlamda dijitalleşiyoruz bu doğru hadi hep birlikte yeni düzene ayak uyduralım ama kalplerimizin mekanikleşmesine engel olalım..

Bir tek o kaldı çünkü..

Sabahları bir günaydın demeyi çok görmeden birbirimize, karşımızdakiyle konuşurken telefona değil gözlerinin içine bakmayı unutmadan ,unuttuğumuz bir dinleme alışkanlığı var onu yeniden hatırlayarak devam edelim hayatımıza..

Hayat bir yol..uzun, güzel, meşakkatli..Belirsiz üstelik.Bir sonraki adımı öngöremezken ,henüz vakit varken sıkıca tutunmalı, ertelemeden yaşamalı..Söylemediklerimiz içimize dert, kalbimize pranga olmamalı.

Geç kalmadan yaşa hayatı .

Söylenecek sözler, kaldırılacak kadehler, eşlik edilecek müzeyyen tükenmeden..

Kategoriler
Uncategorized

Kül..

“Ölene kadar sorumlusun gönül bağı kurduğun her şeyden” dedi tilki !

Öyle mi sahi?

Kaç gönül bağı eskittik hayatımızda kaç kalbe konuk olduk, telaşlarımız hırslarımız entrikalarımız eşliğinde kaç gönülden kovulduk?

Bir nefes alıp vermekten öteye gidebilecek miyiz ,canlılığımızı ruhumuza kadar hissedip var olma amacımızın peşine düşebilecek miyiz?

Bir amaç peşinde koşmaktan bahsederken tırnaklarını acımasızca hayata saplamaya çalışmayı kastetmiyorum elbette.

Ses olmaktan, bir olmaktan,  duyulur olmaktan, görünür olmaktan korkmamaktan söz ediyorum.

Bugün sessiz kaldığımız her olayın yarın ayağımıza dolanacağını ,takılıp düşeceğimizi ,düşerken elimizden tutacaklara sahip çıkmamız gerektiğini bilmeliyiz.

Yoksa kül olacağız, bu küllerden doğabilmek de mümkün olmayacak üstelik..

Bilimden , bilgilenmekten , kitaplardan nereye kadar kaçabilir insan?Eğitimin kapısına kilit, bahçesine ayırıcı güç sokamazsınız..

İnsanları kendini hissettiği bireyden çıkarıp farklı biri yapamazsınız , kimi ellerini açarak edecek duasını kimi mumlar yakarak sadece saygı duyacaksınız..

Kişiliğini kazanmış ,gençliğinin baharında kendinden emin ,ülkenin geleceği olan kardeşime eğ başını bakma aşağı demeyeceksiniz..Bunu söylerken asla aşağı bakmayacağını bilmelisiniz..

Bir olup biz olmaktan bir diğerinden farklı bir gelenek, bir anane gördüğünde çığlıklar atarak savunmalara geçmekten vazgeçmeliyiz.Bu geleneksellik bizi ilerlemekten ,düşünmekten alıkoyuyor ne zaman farkına varacağız..

Ayrıştırılmak çözüm değil ama uygulanma biçimi aynı..bu eskiden sağcısı solcusu ,yahudisi müslümanı ,örtüneni örtünmeyeniydi şimdi… şimdi her şey değişti! demek isterdim tabii …tarihe baktığımızda hikayelerin sadece  kahramanları farklı ,yaşanan her olayın seyri aynı..

Ne diyorduk? Şimdi düşünmek zamanı sen bu hayatta ne kadar yer kaplıyorsun? Bir nefesten öteye ses olabiliyor musun..Hadi ses oldun kaç kalbe dokunuyorsun..Kaç uzanan ele dokunup kaç kalbe merhem oluyorsun? 

Düşünelim! 

Kör olmadan ,sağır olmadan ,lâl olmadan..